Ekolojik Yaşam Hareketi için “birlikteyiz”…

Ekolojik Yaşam Hareketi’ni bugüne taşıyan pek çok isim, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ev sahipliğinde İstanbul’da bir araya geldi. Türkiye’deki Ekolojik Yaşam Hareketi’nde emeği geçenler, hareketin geçmişini ve gelecekte neler yapabileceklerini değerlendirdi.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tarafından 6 Ocak’ta, İstanbul Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “Ekolojik Yaşam Hareketi’nin Dünü, Bugünü ve Yarını” buluşmasında, döngüsel ekonomiden ekolojik politikalara, yerelden küresele, insan kaynağından gönüllülük kültürüne kadar birçok konu ele alındı.

Avrupa Birliği tarafından finanse edilenve Sivil Toplum Geliştirme Derneği tarafından yürütülen “Birlikte” Programı desteği ile gerçekleştirilen buluşmada açılış konuşmasını yapan Buğday Derneği Strateji Kurulu Üyesi Oya Ayman, “daha fazla” anlayışının getirdiği bu çöküş döneminde, yaşam tarzımızı, üretim ve tüketim yöntemlerimizi dönüştürmemiz gerektiğine işaret ederek, “Ekolojik yaşam hareketi olarak 30 yılı, Dernek olarak 20. yılımızı geride bırakırken bu harekete el verenlerle geçmişimizi ve gelecekte neler yapabileceğimizi konuşmak için buradayız. Umarım, birlikteliğimiz ekolojik yaşam hareketine güç katar ve dayanışmanın yolunu aydınlatır” dedi.

Açılışta konuşan Yeşiller Partisi kurucularından  Alper Akyüz de, günümüzde yaşanan krizlere dair bir değerlendirme yaparak, Ekolojik Yaşam Hareketi’nin insan  ve doğa haklarını kapsamına alan hak temelli bir hareket olduğuna dikkat çekti. Ardından sabah oturumunda  konuşan Emet Değirmenci, Timur Danış, İnci Gökmen ve Ali Gökmen, Yücel Sönmez, Barış Doğru, Defne Koryürek, Mustafa Alper Ülgen, Süheyla Doğan, Fikret Adaman, Yonca Demir, Cem Altıparmak, Bilgi Buluş ve  Ahmet Berkay Atik “Ekolojik yaşam hareketinde ne yaptık? Ne yapamadık? Ne yapabilirdik?” sorularını yanıtladılar.

Günün son oturumunda Alper Can Kılıç ve Elif Çatıkkaş “Ekolojik yaşam hareketinde insan kaynağı ve gönüllülük, politikaları nasıl değiştirebiliriz, geniş kitlelere nasıl anlatırız, yeni nesli ve kitleleri nasıl katılımcı kılabiliriz?” sorularını konuşmak ve yanıt aramak üzere bir araya geldi. Alper Can Kılıç gönüllülüğe soyunmanın sorumluluğu da beraberinde getirdiğini ifade ederken Elif Çatıkkaş, Kokopelli Şehirde’nin gönüllük ağının nasıl geliştiğini ve halihazırda bulunmayan gönüllü mevzuatından söz etti.

Konuşmasında toplumun insan üzerindeki  ve insanın doğa üzerindeki tahakkümü arasındaki bağlantıya işaret eden, Türkiye’de, yerellik, ekolojik restorasyon ve permakültüre yönelik eğitimlere pek çok katkı koyan Emet Değirmenci, kapsayıcı olmanın ve küçülmenin önemini vurguladı. Ardından mikrofonu alan aktivist Timur Danış, anti-nükleer hareketten söz ederek “Herkes Akkuyu’ya!” çağrısı yaptı. Ankara’daki Güneşköy’ün kurucularından İnci Gökmen ve Ali Gökmen ise  toplumsal projelerin en büyük sorununun sosyal sürdürülebilirlik ve birlikte çalışma olduğuna dikkat çektiler.

Gazeteci ve Açık Radyo programcısı Yücel Sönmez ise son 20 yıldaki ekoloji hareketi tarihini ve Türkiye’deki siyasi ortamı değerlendirerek söze başladı ve bu hareketin içinde yer alanların daha çok iletişimde olması gerektiğini  belirtti. Ardından buluşmaya çevrimiçi olarak bağlanan Ekoloji Birliği’nden avukat Fevzi Özlüer,  ise bu tür toplumsal hareketlerin  kamusal alan yaratma potansiyelinin altını çizerek  kooperatiflerin, tarımsal sendikal hareketin, agroekolojinin böyle bir kamusal alan yarattığını belirtti ve işbirliğinin önemini vurguladı.

Dayanışma ve işbirliği

Doğa, iklim ve sürdürülebilirlik alanında iletişim araçları geliştiren  Barış Doğru, ekoloji hareketinin birikiminden söz ederek konuşmasına başladı. “Ekoloji hareketi, biriktirmeyi, derlemeyi toplamayı, dayanışmayı ve işbirliğini bilmiyor. Daha çok dayanışma ağının kurulması,  Türkiye’de zayıf kalan İklim Hareketi’nin daha  kurucu ve proaktif olması gerekiyor. Reformlar üzerinden birlikte hareket etmek ve sağlam fikirler çevresinde insanları bir araya toplamak başlıca işlerimizden biri olmalıdır.” dedi

Kısa bir oturum arasının ardından , Kazdağı Koruma Derneği’nden buluşmaya çevrimiçi olarak katılan Süheyla Doğan, yerel mücadelelerden örnekler sunarken, gençlerle bağlar kurmanın ve deneyim aktarımının altını çizdi. Yaşanılan krizlerin esas sebebinin doğayla uyumlanmamak olduğunu ifade eden Fikir Sahibi Damaklar’ın kurucularından Defne Koryürek, “Yeni neslin mücadelesini, pratiğini, yöntemini öğrenmek, onlara  kulak vermek zorundayız, nerede su var dercesine!” dedi. Ardından Slow Food İda’nın kurucularından Mustafa Alper Ülgen, Buğday Derneği’nin öncüsü olduğu dönüşüm hikâyesinden söz etti. Prof. Dr. Fikret Adaman ise konuşmasında 4 mesaj verdi. Birliktelik, alternatif ekonomi modelleri yaratmak, mücadeleler arası köprülenme ve platformlar.

“Organik Tarım Türkiye’yi Besler mi?” başlıklı çalışmanın araştırmacılarından  Yonca Demir, dayanışma ağlarının eksikliğini vurgularken Ekolojik Yaşam Hareketi Buluşması’nın bu ağı oluşturmak için iyi bir vesile olduğunu belirtti. İnsan hakları ve ekolojik yaşam arasındaki ilişkiye işaret eden çevre ve doğa hakkı avukatı Cem Altıparmak, ekolojik yaşamın kentlerdeki sürdürülebilirliğinin önemine dikkat çekti. 1996 yılından beri profesyonel olarak sivil toplum hayatında yer alan Bilgi Buluş, buluşmaya çevrimiçi olarak katıldı ve Buğday Derneği’nin ekolojik yaşam hareketindeki öncü rolünden söz etti: “Üretimi buldu, tanıdı, destekledi; şehri ve kırsalı birbirine yaklaştırdı ve etki-dönüşümü merkeze koydu.”  Oturumun son konuşmacısı, WWOOF Türkiye/TaTuTa Koordinatörü Ahmet Berkay Atik, TaTuTa ile 6000’den fazla insanın ekolojik çiftliklerde ekolojik yaşam ve üretimle etkileşime geçtiğini ifade etti.

Katılımcılar, öğle arasında zehirsiz atıştırmalıklar eşliğinde  sohbet etme fırsatı buldu.

Öğleden sonraki ilk oturumda ise Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu, Good4Trust kurucusu Dr. Uygar Özesmi ve Dört Mevsim Ekolojik Yaşam Derneği bünyesinde, agroekolojik gıda sistemlerini teşvik eden ve kır-kent bağlantılarını güçlendirmeyi amaçlayan çeşitli çalışmalar yapan Ceyhan Temürcü “Ekolojik Yaşam Hareketi’nin yönü nereye doğru olmalı? Örgütlenmenin, ağların önemi, işbirlikleri ve dayanışma için neler yapabiliriz?” sorularını  yanıtladı. Oturuma  Batur Şehirlioğlu, topluluk içi farklılıkların öneminden söz ederek başladı. Farklı alanlardan, farklı coğrafyalardan gelen insanların bir araya gelip etkileşimde bulunmasına duyulan ihtiyacın önemini vurgulayan Şehirlioğlu, sivil topluma niçin yeni insanların katılamadığının sorgulanması gerektiğini belirtti. Ardından, konuşmasında döngüsel ekonominin sıkça altını çizen Uygar Özesmi, günümüz krizlerinin esas nedeninin ekonominin örgütleniş biçimi olduğunu ifade etti. Örgütlenmeye kaynak ayırmanın ve yerelleşmenin öneminden söz eden Özesmi, kurulan yönetişim sistemlerinin basit ve eğlenceli olması gerektiğini söyledi. Ardından, konuşan Ceyhan Temürcü, modernizm ideolojisinin topluluk bağları üzerine etkisini anlattı.  Tahakküm mekanizmalarının ortadan kaldırılması ve toplulukların dışsal baskılardan arındırılması gerektiğinin altını çizdi.

Dönüşümü tasarlamak

Öğleden sonraki ikinci oturumda, Stratejik İletişim Yönetimi alanında akademik ve profesyonel birikimi ve yüksek referansları bulunan Salim Kadıbeşegil, UN GEF SGP Ulusal Koordinatörü  Gökmen Argun ve Harmonia ekolojik tasarım, doğal yaşam ve eğitim firmasının kurucu ortağı Melih Aşanlı, “Ekolojik yaşam hareketinde sivil hareketlerin özel sektör, yerel yönetimler ve kamu kurumlarıyla iş birlikleri” konusunu ele aldılar. Sözlerine Buğday Hareketi’nin lideri Victor Ananias’ı anarak başlayan Salim Kadıbeşegil, alternatif çıkış yolları üzerinden modellemeler yapılması gerektiğini ifade eden bir konuşma yaptı. Kadıbeşegil’in ardından mikrofonu alan Gökmen Argun, öznelerin, ittifakların ve müştereklerin önemini vurguladı. Son olarak kültür ve toplumsal bağlar arasındaki ilişkiye işaret eden Melih Aşanlı, toplumsal bağları korumak ve birbirimizle iletişim kurabilmek için kültürün korunması gerektiğini belirtti. Aşanlı, “Bizler ya bu dönüşüme karşı duracağız, ya boyun eğeceğiz ya da bu dönüşümü kabul edip dönüşümü tasarlayacağız. Yapmamız gereken şey dönüşümü tasarlamak.” diyerek yaşamın tasarlamanın önemine dikkat çekti.

Günün son oturumunda Alper Can Kılıç ve Elif Çatıkkaş “Ekolojik yaşam hareketinde insan kaynağı ve gönüllülük, politikaları nasıl değiştirebiliriz, geniş kitlelere nasıl anlatırız, yeni nesli ve kitleleri nasıl katılımcı kılabiliriz?” sorularını konuşmak ve yanıt aramak üzere bir araya geldi. Alper Can Kılıç gönüllülüğe soyunmanın sorumluluğu da beraberinde getirdiğini ifade ederken Elif Çatıkkaş, Kokopelli Şehirde’nin gönüllük ağının nasıl geliştiğini ve halihazırda bulunmayan gönüllü mevzuatından söz etti.

Konuşmalardan sonra gerçekleştirilen forumda ise katılımcılar sorularını ve katkılarını iletme fırsatı buldu.

EKOVİYON DERGİ – ekoviyon.com.tr

Facebook Comments

POST A COMMENT.