Japon işletmelerinde Sosyo-Kültürel yapının rolleri

Kaveh YAGOUBİ NİA

Özet 

Bu çalışmada, Japon insanının geleneksel sosyo-kültürel yapısının organizasyonlar üzerindeki etkilerini anlatmaya çaba gösterilmiştir. Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonraki süreçte Japonya halkının bu sosyo-kültürel yapı sayesinde nasıl adeta küllerinden doğdukları da incelenmeye çalışılmıştır. 

Çalışmada özellikle sayısal verilerden uzak sadece Japon insanının gündelik ve iş hayatındaki tarzı ve yapısını değerlendirmeye gayret gösterilmiştir. Ayrıca bu çalışmanın temel amacı kültürel ve iletişimsel yapının başarıya giden yolda ne derece önemli olduğunu göstermektir.

Japon Yönetim Felsefesi

Japon yönetim sistemini herhangi bir alanda başarıya götüren faktörler; sistem, insan ve organizasyonun bütünleşik ve adeta tek vücut halinde çalışmasıdır. Ayrıca Japon yönetim düşüncesinin en önemli dayanağı ve kaynağı insandır. Doğal olarak yönetim katında işletme için kurulması ve yürürlüğe girmesi geren bir sistem olması elzemdir ancak bu felsefede insan faktörünün verimli ve etkin çalışmaması bu sistemi de kesinlikle negatif yönde etkileyecektir. Bu yüzden insan etkeni konunun merkezinde ve sistemin esas odak noktası olarak nitelendirilmektedir. Bu yönetim tarzı yüksek insani ve ahlaki değerlerden beslenmekte, ülke kültürünü ve değerlerini organizasyonda geniş bir kapsamda kullanmaktadır. 

Bu felsefeyi araştırırken, dikkat çeken önemli bir konu, BİZ kelimesidir. Bu düşünce gereğince, insani ve ahlaki değerlerin yanı sıra, insanların bireysel düşünceleri değil takımın veya organizasyonun menfaatlerini ön planda tutmaları ve başarının takım çalışması sonucunda elde edilebileceği savunulmaktadır.

Japonya’da ideolojik açıdan iki din bulunmaktadır: Budizm ve Şinto inanışları. Ancak bu dini inanışların ötesinde çok önemli bir düşünce yapısı Japon halkının kültürel altyapısını oluşturmaktadır, o da ‘’Biz ülkemiz için varız ve ülkemiz için yaşamaktayız’’ düşüncesidir. Şahsi kanaatim ve araştırmalarıma göre, İkinci Cihan Harbi yıkımından sonra, Japonya’nın tekrar ayağa kalkmasında ve eski gücüne fazlasıyla kavuşmasındaki en önemli etken de bu düşünce biçimidir.

Bahsi geçen bu düşünce yapısı doğrultusunda, dikkat çeken bir diğer husus ise, Japon kültürüne yerleşmiş ve halkın yaşam tarzının adeta temel taşı olan saygı, sabır ve mücadele kavramlarıdır. Yönetimsel açıdan ele alındığı zaman da insana saygı, sabır ve denemekten yılmama sistemin en önemli öğelerindendirler. Bu çerçevenin içeriğinde bilgi paylaşımı ve devamında en doğru ve en iyi sonucu alana kadar deneme- yanılma faaliyetleri bulunmaktadır. 

Japon işletmelerinin başarısında önemli bir konuma sahip olan bir diğer kavram ise özveridir. Şöyle ki işletmenin hedefleri tüm çalışanlar tarafından benimsenip ve bu hedeflere ulaşmakta tüm üyelerin fedakarlıkta bulunmaları gerekmektedir. Bu insani değeri biraz açmak gerekirse, hedeflere ulaşma yolunda işletme üyeleri tarafından bir nevi adanmışlık ve tek yumruk halinde hareket edip, bireysel başarının yerine organizasyonun başarısını benimseyen bir düşünce yapısı gözlemlenmektedir. 

Japon yönetim felsefesinde insan kavramına verilen değer ve önem daha önce belirtilmiştir. Bu bağlamda, işletmenin başarısının bir diğer sırrı da katılımcılık etkenidir. Japon yöneticiler organizasyonda tüm çalışanların işle ilgili veya herhangi bir konudaki problem çözme sürecinde çalışanların fikirlerine başvurup, o fikirleri karar aşamasında kullanmaktan çekinmezler ve yine şasi düşünceme göre bu da insan faktörüne verilen değerin başka bir göstergesidir. 

İşletmenin bu bütünleşik yapısı birçok alanda işe yaramaktadır. Örneğin: problem çözme sürecinin azaltılması, üretim hattının genişlemesi, işlerin aksamaması vb. Ancak bu yapıyla ilgili göz önünde bulundurulması gereken en kritik nokta iletişim faktörüdür. Bütünleşik ve katılımcı düşünce yapısının verimli sonuçlar vermesi için işletmede sağlıklı bir iletişim ağının kurulması gerekmektedir.

Kalite 

Japon şirketlerin kalite anlayışı da üretim anlayışı gibi başka ülkelere nazaran farklılık göstermektedir. Japon üretim sektörünün %70’ni küçük ve orta ölçekli işletmeler oluşturmaktadırlar. Genel olarak işletmeler birbirleriyle ilişki içindedirler ve aralarında sağlıklı ve yapıcı bir rekabet şekli mevcuttur. Bu doğrultuda da şirketler daha kaliteli ve müşteri memnuniyetini sağlayan mal ve hizmet üretmeye gayret göstermektedirler. Japon kültürünün özü saygı kavramına dayandığı için, kaliteli mal ve hizmet üretmek bana göre müşteriye, daha doğrusu insana duyulan saygıdan kaynaklanmaktadır.

Müşteri işletmenin merkezinde ve kazanç sağladığı için organizasyonel hayat döngüsünün en kilit noktası konumundadır. Zira işletmenin sektörde tutunması, ayakta kalıp, devamlılık ve sürdürülebilirlik göstermesinin en önemli etkeninin müşteri etkeni olduğunu söylemek mümkündür. Kalite ve müşteri memnuniyeti arasında doğru orantılı bir ilişki mevcuttur. Yani ürün ve hizmet ne denli kaliteli ise müşterinin memnuniyeti, işletmeye bağlılığı ve sadakati o derece artacaktır. 

Konu memnuniyet olduğu zaman, Japon işletmeler için odak noktası bir tek dış memnuniyet değildir. Aynı zamanda işletme içerisinde organizasyonel roller alan çalışanların da memnuniyeti söz konusudur. Başka bir deyişle, eğer organizasyonda çalışanlar yaptıkları işten ve çalışma ortamından memnun değiller ise, işletme doğal olarak kaliteli mal ve hizmet üretiminde zorluk yaşayacaktır. Bir Toyota yöneticisine göre: ürünleri makinalar değil insanlar üretir

Japon yönetim düşüncesine göre, çalışanlar ve yöneticiler arasında güvene dayalı bir ilişki mevcuttur ve organizasyondaki herkes oto kontrol ve özeleştiri yapmaktadır. İşletme içerisinde her departmanda küçük takımlar oluşmuş ve bu takımlar raporlama sistemi ile birbirlerine bağlı halde çalışmaktadırlar. Bu takımlar kendilerine özgü işlerinde mikro hedefler belirleyip onlara ulaşırken, aynı zamanda işletmenin makro hedeflerini de benimseyip, o doğrultuda bir çalışma sistemi kurmuşlardır. 

Bu yönetim felsefesinde, iyileştirmeler ve düzeltmeler küçük adımlarla ve zamana yayılarak yapılmaktadır. Üstelik problem çözme yerine, problemi önleme düşüncesi yer etmiştir. Bu da işletmenin her alanına yüksek derecede hakim olup, problemler ortaya çıkmadan tespit edilip önlenmesi anlamına gelmektedir. Daha öncede belirtildiği üzere, bu amaca ulaşmak için organizasyon içinde çok güçlü bir iletişim ağına ihtiyaç duyulmaktadır.

Teknolojiye dayanan modern dünyada, kazanç sağlamanın yolu iletişimden geçmektedir. Bu kavramın en gelişmiş biçimini Japon işletmelerinde gözlemlemek mümkündür. Ayrıca teknoloji konusunda çok fazla gelişmiş olan Japonya işletmelerinde bu mekanize ve modern yapının yanında insan etkenine bu derece önem verilmesi de göz önünde bulundurulması gereken çok önemli bir konudur. 

Japon işletmelerinde genel olarak ömür boyu istihdam sistemi mevcuttur ve terfi çok yavaş bir şekilde ve kıdeme dayalı uygulanmaktadır. Üretim kültürünü en yüksek seviyede benimseyen Japonlar, iş hayatlarında, en düşük seviyeden başlayıp, zaman içinde terfi alıp yükselmektedirler. Japon işletmeleri, tedarikçilerle de uzun vadeli ilişki içindeler ve onlar üzerinde bir nevi otoriteye sahiplerdir. 

Kaizen

Bu kavramla ilgili birçok tanım mevcuttur. Ancak bu sistemi en yaygın haliyle sürekli iyileştirme olarak tanımlamak mümkündür. Bu düşüncenin genel amacı, organizasyonun içinde ve üretim sürecinde sürekli pozitif yöne doğru dokunuşlar ve iyileştirmeler yaparak her zaman en iyi sonucu elde etmektir. Ayrıca bu düşünceyi bir tek üretim katında değil işletmenin her alanında etkin bir şekilde kullanmak mümkündür. Kaizen felsefesinde iyileştirmeler zamana yayılarak ve küçük adımlarla yapılmaktadır. Bunun sonucunda denetim ve kontrol çok detaylı bir şekilde uygulanıp, en ufak sorunlar bile hasıraltı edilmeyip derhal çözüme kavuşturulmaktadır. Organizasyondaki bütün çalışanlar bu düşünceyi benimseyip, işletmenin hedeflerine ulaşma yolunda ve başarıyı elde etmek adına tek yürek halinde hareket etmektedirler.

Bu felsefe, uygulandığı zaman işletmeye birçok getiri sağlayacaktır. Örneğin;

  • Hataların azaltılması
  • İşlem maliyetinin düşmesi
  • Zayiatın azalması
  • İletişim kopukluğunun ortadan kalkması
  • Zamandan tasarruf edilmesi
  • Teslimat süresinin azalması
  • Kaliteli ürün ve hizmet üretilmesi 

Bu kazanımlar işletmenin bekası ve devamlılığını sağlamaktadır.

Ancak araştırmalarımdan elde ettiğim sonuçlara göre, Kaizen felsefesinin en etkin kullanıldığı alan, kalite kontrol mertebesidir. Zira Japon yönetim felsefesinde kar sağlamanın en kolay ve iyi yolu kaliteli mal ve hizmet üretmekten geçmektedir. 

İletişim ve İnsan Etkeninin Önemi

Eiji Toyoda’a göre ürünleri insanlar üreteceğinden işlerin yapılması için önce insan üretmek gerekmektedir. Japon yönetim düşüncesinde insan etkeni çok önemli bir konuma sahiptir ve bu amaca ulaşmak adına organizasyon içinde omurgalı bir iletişim ağı ve güven iklimin ihtiyaç duyulmaktadır. İnsana verilen değer sonucunda, çalışanların fikirleri ve önerileri her zaman dikkate alınıp, organizasyonun gelişimi adına kullanılmaktadır. Taiichi Ohno’ya göre, Toyota sistemi çok çalışarak sonuçlara ulaştıran bir sistem olmaktan ziyade insanların yaratıcılıklarına limit koymayan bir sistemdir. İnsan faktörüne verilen değeri ve önemi en yüksek seviyede Toyota fabrikasında gözlemlemek mümkündür. Bu yüzden araştırmalarımda bu konuyu fazlasıyla dikkate aldım.

Japon yönetim felsefesinde iletişim üzerine çift yönlü bir sistem benimsenmektedir. Şöyle ki, güçlü iletişim işveren ve çalışan arasındaki güveni sağlayıp onun neticesinde güçlü iletişim işletme yönetimi ve iç problemleri hızlı bir şekilde çözüme ulaştırmaktadır. 

Bu güçlü iletişim sisteminin derinine inildiği zaman, bu sistemin kurulma sebebi esas olarak ortak bir organizasyon kültürünün oluşturulmasıdır. Hedeflere ulaşmak adına en önemli faktör insan olduğundan, işletme içerisinde fikir üreten, yaratıcı ve çevresini etkileyen iş gücünü kullanmak gerekmektedir. Üstelik bu iletişim sisteminin en belirgin getirisi sağlanmış karşılıklı güven ve çalışanların motivasyonunu pozitif yönde etkileyip ve tüm bunlar neticesinde kaliteli ürün ve hizmet üretilmektedir.

Bu yönetim felsefesinde, genel kani ‘’biz’’ olgusudur. Yani organizasyonun içinde ‘’benim işim’’ yerine ‘’bizim işimiz’’ düşüncesi hakimdir. Bu da işletme içinde iletişimin ve güven ortamının ne derece güçlü olduğunun bir diğer göstergesidir. Çalışanlar grup veya takım halinde hareket edip, güvenli iş ortamında birbirlerini tamamlayıcı biçimde davranıp, iş ahlakına en yüksek seviyede bağdaşarak hareket etmektedirler. Bu ortak kültür ve onun amaçları, işletmenin en alt katından tepe yönetime kadar tüm çalışanlar tarafından benimsenmiş ve yeni üyelere de aşılanmaktadır. 

Pazarlama Bileşenleri

Japon işletmelerinde pazarlama kavramı ürün daha üretimi geçmeden başlamaktadır. Daha geniş bir ifade ile ürün üretim katına ulaşmadan önce pazar araştırması yapılmış, ürünün ne miktarda, hangi konumda ve ne kadar kazanç sağlayacağı önceden planlanmıştır. 

Toplumsal Değerler

Bu anlatılan kavramların yanı sıra altını çizmek istediğim bir husus vardır, o da işletme içinde hakim olan mücadele ruhudur, ki buda Japon halkının asırlar boyunca devam eden karakteristik özelliğini yansıtmaktadır. Organizasyon içerisinde problemler çözülmeden ve tüm işler sonuca ulaşmadan kesinlikle yarım bırakılmamaktadır. 

Japon yönetim felsefesinin başka bir özelliği de israftan kaçınmaktır. Ve bu da doğrudan Japon kültürünün bir diğer önemli yansımasıdır. İşletme kavramında, ürün veya hizmet üretiminde, hedeflere ulaşma mertebesinde ve kaynaklardan yararlanma konusunda kesinlikle israftan ve gereksiz harcamalardan uzak durulmaktadır. Bu konuda atıkların, israfın ve değer katkısı olmayan unsurların olabildiğince aza indirgenmesi değil, esasında tamamen ortadan kaldırılması veya sıfırlanması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili gösterilecek en iyi örnek Toyota şirketidir.

İsrafın önlenmesi bir tek üretim katında değil, işletmenin her alanında ve bütün kaynakların kullanımında göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu minval esas olarak bir nevi sipariş üzerine ve gerektiği kadar üretim yapılması taraftarıdır. (Just in Time).

Eğitim

Japon işletmelerinde insan etkeninin ne derece önemli olduğu daha önce vurgulanmıştır. Organizasyonun ortak kültürünü benimsemek ve hedeflere başarılı bir şekilde ulaşmanın yolu eğitimden geçmektedir. Eğitim kavramının getirilerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür: 

  • Takım halinde hareket etme
  • Sıfır hata
  • Sürekli iyileştirme
  • Raporlama sistemi
  • Etkin planlama
  • Güçlü iletişim 
  • Karşılıklı güven 
  • Aktif pazarlama sistemi 

Bu yönetim düşüncesinde, eğitim organizasyonda işe başlandığı andan itibaren başlamakta ve çalışanların esnasında bile eğitime tabi tutulmaktadırlar. Başka bir ifade ile, çalışanlar iş yerinde eğitilirken aynı zamanda tecrübe de kazanmaktadırlar. Kanımca bu eğitim sistemi çok daha verimli sonuçlar vermektedir. 

Verilen eğitimden elde edilen sonuçlar, işletmenin gelecekteki istikrarını sağlama ve organizasyonun içindeki problem çözme oranını da yüksek derece de artırmaktadır. Üstelik eğitim kavramının içeriğinde odaklanması gereken en kilit nokta değer katma konusudur. Eğitim kavramının problem çözme konusundaki ilk adımı, problemlerin kabul edilmesi, ikinci adım ise sorumluluk alma olgularıdır.

EKOVİZYON DERGİ

ekovizyon.com.tr

 

Facebook Comments

POST A COMMENT.