Cari açığa neden olan etkenler ve cari açığın giderilmesi için öneriler (Makale)

Cari açığa neden olan etkenler ve cari açığın giderilmesi için öneriler

(Makale)

Kaveh YAGHOUBİ NİA

 

Özet
Cari açık çok basit olarak bir ülkenin ürettiğinden fazla harcaması anlamına gelmektedir. Ülkenin
üretiminin, tüketiminin gerisinde kalması durumunda cari açık ortaya çıkmaktadır. Çok çeşitli
ekonomik faktörlerin etkisi altında olan cari açık ülkenin ekonomik performansının en önemli
göstergesi olarak nitelendirilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin neredeyse tamamı cari açık sorunu ile karşı karşıyadır. Zira bu ülkeler gelişmelerini sürdürmek için teknoloji, hammadde ve yatırım mallarına ihtiyaç duymaktadırlar. Bu ihtiyaçlarını ithal etmek zorunda olmaları ise dış ticaret açıklarının sürekli artmasına neden olmaktadır.

Cari Açığın Tanımı
Cari açık konusunda birçok tanım mevcuttur. Bu tanımlardan birkaç tanesini anlatmakta fayda vardır. Ülkenin cari işlemlerden sağladığı gelirler, cari işlemlere yapılan giderlerden daha yüksekse bu durum cari fazla, daha düşükse cari açık olarak adlandırılmaktadır. (Peker, Hotunluoğlu 2009)
Cari işlemler hesabında açık görüldüğünde ülke, yurt dışından elde ettiği paradan daha fazlasını, yurt dışına ödeme yapmış olmaktadır. Bu durumda meydana gelen açık dışarıdan borçlanarak veya yurtiçi varlıklardan satılması suretiyle kapatılabilir. (Obsfeld, Rogoff, 1996’ dan aktarılan Şahin 2001:49)

Cari Açığın Sürdürülebilirliği
Eğer bir ülkenin gelecekteki dış ticaret fazlasının günümüzdeki değeri ülkenin dış borcunun cari
değerine eşit ise o ülke ödeme gücüne sahiptir ve cari işlemler açığı sürdürülebilirdir. (Milesi, Ferratti 1996)

Bir ülkenin cari açığının milli gelirine oranının %5 ve daha büyük bir orana ulaşması ekonomi
açısından bir risk olarak görülmektedir. (Freund ve Warnock) Edwards ise, GSYH’nın yaklaşık %6’sı kadar bir cari açığın sürdürülemeyeceğine işaret eder.

Dış Ticaret Açığı
Bu açığın artmasında, ülkenin ulusal para biriminin aşırı değerli hale gelmesi rol oynar. Aşırı değerli ulusal para, ithalatın ihracattan daha fazla artmasına ve dış ticaret açığının büyümesine sebep olmaktadır. (Yeldan 2005)

Tasarruf Oranlarının Düşüklüğü
Cari açık sorununu ortaya çıkaran nedenlerden biri de, iç tasarrufların yeni yatırımlar yapılmasındaki yetersizliğidir. İç tasarruflar GSYH’dan özel kesimin tüketim harcamalarıyla kamu kesiminin harcamalarının çıkartılmasıyla kalan miktardır.

Dış Borç Stokunun Yüksekliği
Bazı durumlarda cari açığın nedenlerinden biri olan aşırı tüketim yabancı sermaye ile finanse edilmek zorunda kalabilir. Bu nedenle ülkenin dış borcu artarak finansal kararlılığı azalmaktadır. Bu cari açık için önemli risk oluşturmaktadır. Yabancı kaynak girişleri ilk aşamalarda ekonomiler üzerinde olumlu ekiler yaratmakla birlikte dış borçların ödeme dönemlerinde ülke dışına kaynak transferine yol açmakta, bu borçlar ve faizleriyle birlikte yüksek boyutlara ulaşarak ülke ekonomilerini borç krizlerine sürükleyebilmektedir.

Genişletici Para ve Maliye Politikaları
Yüksek ekonomik büyümeyi sağlamak amacıyla genişletici para ve maliye politikalarının uygulandığı bir dönemde, kamu borçlanması nedeniyle artan faiz oranları yabancı sermayenin finansal piyasalara karşı ilgisini artırır. Ulusal paraya artan talep ulusal paranın aşırı değerlenmesine yol açar ve sonuç olarak ithalat ucuzladığı, ihracat pahalılaştığı için dış ticaret dengesi açık verir (Şimşek 2010).

Cari açık veya ödemeler dengesindeki açık birçok etken sonucunda meydana gelmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere, en basit ifade ile ithalatın ihracatı geçmesi sonucunda cari açık ortaya
çıkmaktadır. Bazı ülkelerin borçlanarak ekonomik büyüme sağladığına katılmakla birlikte genel olarak cari açık kavramının riskli bir durum olarak değerlendirmekteyim. Tabii ki eğer ülke ödeme gücüne sahip ve cari açığı sürdürülebilir kılabiliyor ise, bu durumdan yararlanarak ekonomik büyüme elde etmek mümkündür. Ancak öte yandan ülkeler kendi ulusal para birimlerinin değer kazanıp kaybetmesine de ayrıca dikkat etme durumundadırlar. Zira ithalat ucuz, ihracat pahalı ise meydana gelecek olan cari açıktır. Yabancı sermayeyi ülkeye aktarmak ve o sermayeyi çeşitli ekonomik alanlarda kullanmakta önem verilmesi gereken bir başka konudur. Ulusal para biriminin değeri düşük ise, yabancı yatırım sahipleri taleplerini artırıp bu durumdan faydalanmak isterler ve yanlış bir ekonomik politika sonucunda cari açıkla birlikte bir yabancı sermayeye bağımlılık rizikosu söz konusu olacaktır.Gözlemlerim ve araştırmalarıma dayanarak, önemli olduğunu düşündüğüm bir başka husus ise, cari açık ve enerji kullanımı arasındaki ilişkidir. Bu noktada esas olarak ele alınması gereken durumülkenin enerji konusundaki tutumu, üretimi ve dışa bağlılığıdır. Eğer ülkede enerji tüketimiüretiminden fazla ise ve ülke hem tüketim hem üretim konusunda her hangi bir sağlıklı ekonomikpolitikaya sahip değilse ve en önemlisi doğal kaynaklar konusunda da yetersiz ise bir dışa bağımlılıksorunu meydana gelip, cari açığı negatif yönde etkileyip, tehlikeli bir durum haline getirecektir. Budurum her ne kadar birçok ülke tarafından hasır altı edilip, görmezden gelinse de uzun vade deekonominin kanayan yarası haline gelmektedir.

Bu durumdan yol çıkarak ve aşırı tüketim sonucunda yabancı sermayeye sığınan ve ödeme
dengesindeki açıkları bu şekilde kapatmaya çalışan ülkeler dış borçlarını artırıp, ülkenin ekonomik
yapısı ve kimliğine zarar verip, ülkenin ekonomik omurgasını sarsmaktadırlar. Ülke ekonomisine
döviz aşılamak veya yabancı sermaye teşvikleri kısa vade de etkili olabilir ancak şahsi kanaatime göre, bu kesin bir çözüm olmamakla birlikte uzun dönemde ülke ekonomisi için tehlike ar etmektedir.Üstelik dış borçlara uygulanan faiz oranları da bu tehlikelere zemin hazırlamaktadır.

Sorunlar İçin Öneriler
Yanlış ekonomik politikalar, yetersiz finansal yönetim, cari açık gibi sebepler; zaman içinde ülkenin
bütünleşik ve entegre yapısına zarar verme suretiyle bir çok problemi de beraberinde getirmektedir.
Enflasyon, hayat pahalılığı ve düşük refah seviyesi bu problemlere örnek olarak gösterilebilir.
Problemleri gidermek adına ve ekonomiyi sağlam bir zeminde istikrarlı biçimde uzun vadede verimli şekilde yönetmek için önerebileceğim bazı hususlar vardır. Her şeyden önce, ilk adımda ülkede bir üretim kültürünün altyapısı oluşturulmalıdır. Zira sırf tüketim üzerine kurulan bir ekonomik iklim dengeyi sağlamakta zorlanıp, dışa bağımlı durumdan kurtulamayacaktır. Cari açık konusunun da en büyük nedenlerinden bu aşırı tüketim sorunudur ve sürekli olarak tüketen bir toplum kesinlikle ve kesinlikle ekonomik büyüme sağlayamaz. Çünkü toplum veya ülke ihraç etmesi gerekenden çok daha fazlasını ithal etmektedir.

Bu bağlamda aşılanması ve benimsenmesi gereken ilk aşama üretim kültürüdür. Üretken bir ülken dışa bağımlı durumdan kurtulup, hem ekonomik hem uluslararası alanda istikrarı sağlayabilmektedir. Bu yüzden kanımca ülkedeki her bireyin bu üretim kültürünü kesinlikle tam olarak anlayıp içselleştirmesi gerekmektedir. Ekonomik problemlerle başa çıkabilme, ekonomik kalkınma ve büyüme elde etmenin ilk adımı budur. Üretim kültürü tamamen yerleşip, toplumsal bir misyon haline geldikten sonra, ikinci adım olarak bu  kültürü uygulamak gerekmektedir. Bilindiği üzere üretim safhasında yetersiz bir ülke her zaman ekonomik anlamda sorunlar yaşamaktadır. Buradan yola çıkarak, ekonomik dengeyi kurma, kâr sağlama, ekonomik istikrara ulaşama ve büyümeye giden yolda en önemli ve hatta yegane araç üretimdir. Konunun toplumsal boyutunun yanı sıra yönetimsel boyutları da mevcuttur. Bu noktada devletler ve hükümetler devreye girmektedirler. Devletler üretime verilen değer ve önem doğrultusunda üreticilere (işletmeler, organizasyonlar, şahıslar) ayırt etmeksizin destek sağlama durumundadırlar. Verilen teşvikler, çok düşük faizli veya geri ödemesiz krediler, hibeler, kurulan fabrikalar, sağlanan büyük çaplı istihdamlar üreticiye üretim alanı sağlamakta çok önemli bir rol üstlenmektedirler. Üstelik verilen destek ve teşvik sonucunda, üretim sektörlerinde bir motivasyon iklimi oluşup, üreticiler duydukları güven sayesinde daha da verimli çalışacaklardır.

Üretebilen bir ülke uluslararası arenada ve politik boyutta da önemli bir yere sahiptir. Bunun nedeni ekonomi ve politikanın paralel bir biçimde hareket ettiğidir. Başka bir ifadeyle, ekonomik güce sahip olan bir ülke aynı zamanda siyasi güce sahiptir. Ekonomik güce kavuşmanın, uluslararası alanlarda söz sahibi olmanın ve ayakları yere sağlam basan bir ekonomik denge elde etmenin tek yolu üretimdir. Cari açık sorununu giderme ve ekonomik dengeyi sağlamanın üçüncü adımı ihracattır. Zire cari açığın meydana gelmesinin en büyük sebeplerinden biri ihracat eksikliğidir. Bu yüzden üretilen malları kar sağlayıcı bir biçimde ihraç etmek gerekmektedir.
Doğal olarak ihracat yapmanın da bazı gereklilikleri vardır. Kanımca bu noktada en kilit etken güçlü bir uluslararası iletişim şemasına sahip olmaktır. Ayrıca ürünler için hedef pazarı bulmak ve saptamak ve ülkenin bulunduğu konum ve jeopolitik bölge itibariyle ihracat konusu farklılıklar göstermektedir. İhracattan sağlanan kazanç üretim döngüsünde kullanılarak, daha fazla üretim yapma, daha fazla istihdam ve dolaysıyla ülkede daha fazla refah seviyesini beraberinde getirecektir. Araştırmalarıma göre, deniz aşırı ihracat yapan ülkeler çok daha kısa sürede ekonomik güce ve dengeye kavuşmaktadırlar.

Sonuç
Sonuç olarak, cari açık meselesini gidermek ve ülkenin dış borçlarından kurtulması adına yapılması
gereken üç aşamalı modeli anlatmaya gayret gösterdim. Bu üçlü model, üretim kültürü oluşturmak,
üretim yapmak ve ihracat sağlamaktan ibarettir. Tabi ki bu aşamaların hayata geçmesinde zaman ve iletişim faktörlerinin de rolleri çok önemlidir. Şahsi düşünceme göre bu model hem uzun hem kısa vade de verimli ve etkin sonuçların elde edilmesine yardımcı olacaktır.

Kaynakça
(Peker, Hotunluoğlu 2009)
(Obsfeld, Rogoff, 1996’ dan aktarılan Şahin 2001:49)
(Milesi, Ferratti 1996)
(Freund ve Warnock)
(Yeldan 2005)

EKOVİZYON DERGİ

ekovizyon.com.tr

Facebook Comments

POST A COMMENT.