Avrupa’nın Fiyatı Yanlış!

Saxo Bank Baş Ekonomisti ve CIO’su Steen Jakobsen yılın ikinci çeyreği hakkındaki tahminlerini açıkladı: ” Avrupa’nın Fiyatı Yanlış!”

Saxo Bank’ın Baş Ekonomisti ve CIO’su Steen Jakobsen, 2017 yılı ikinci çeyreğine ilişkin öngörülerini açıkladı. “En büyük ticaret, yanlış fiyatlandırılmış varlık ve likiditelerden faydalananlardır” yorumunu yapan Jakobsen, “2017 yılının ikinci çeyreğine doğru baktığımızda, kıta güçsüz ‘Trump ticaretine’ bağlı ABD’yi geçmeye hazırlanırken Avrupa’nın istikrarsızlık açıklamaları abartılı gibi duruyor” dedi.

Saxo Bank Baş Ekonomisti ve CIO’su Steen Jakobsen, 2017 yılının ikinci çeyreğine yönelik görüşlerini açıkladı. “Kârın, en çok yanlış fiyatlandırılmış varlık ve likiditede bulunduğu, eski bir yatırımcı gerçeğidir” diyen Jakobsen, “Varlık ne kadar yanlış fiyatlandırılmışsa beklenen getiri de o kadar yüksek olur. Likiditede de durum aynıdır; daha fazla likidite, daha az beklenen kâr anlamına gelir. George Soros, Genel Düşünümsellik Teorisi’nde bu konuyu genişleterek şunları söyler: ‘Genellikle, dengeden uzak durumlarda algılar ve gerçek arasındaki fark, ters yönde olumlu bir geri bildirim sürecini harekete geçiren doruğa neden oluyor‘. Saxo Bank olarak Avrupa’daki durumun tam da bu olduğunu düşünüyoruz. Algı ile gerçek arasındaki fark oldukça geniş, bu da çekici ticarete ve açıklamalara neden oluyor: uzun vadeli Euro, dönemsel stoklar ve bölge için genel bir büyüme” dedi.

Saxo Bank Baş Ekonomisti CIO Steen Jakobsen

“Almanya’nın sabit geliri hariç olmak üzere Avrupa varlıkları, Fransa ile Almanya seçimleri ve İngiltere’nin Brexit sonucu hakkındaki endişeler temelinde, küçük ya da büyük bir indirim taşımaktadır. Bu kaygıların bazıları haklı, diğerleri de haklı, ancak fazla fiyatlı. Ancak çoğu, önümüzdeki dört yıl boyunca Avrupa ekonomisinin ABD’yi geçeceğini gördüğümüzden sadece korku temelli” açıklamalarını yapan ünlü analist, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupalı olmayanların değerlendirmelerine eklemeyi atladıkları, Avrupa ve Euro’ya yatırılan siyasi sermayenin muazzam miktarıdır. Avrupa’nın siyasetçilerinin, oy verenlerden çok daha fazla Avrupa yanlısı olduğunu unutmayalım. Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in sözleriyle (2015 yılı ulusa sesleniş konuşmasından): ‘Bu Birlik’te yeterince Avrupa yok. Ve bu Birlik’te yeterince birlik yok’. Bu düşüncelerin yanı sıra tabi ki Avrupa, neredeyse varoluşsal bir krizle karşı karşıya. Peki en kötü senaryo ne olur?

Bir sonraki Fransa Başbakanı’nın Marine Le Pen olması imkansız değil, ancak, Le Pen’in hem başbakan olması hem de Fransa’nın Euro bölgesinden çıkması için referandum çağrısı yapması imkansız. Öyleyse bu ihtimal neden düşük?

Financial Times’dan Michael Stothard’ın cevabı şu şekilde: ‘89. Madde tahtında, her türlü anayasa değişikliğinin, Başkan değil, hükümet tarafından önerilmesi gerekmektedir. Ardından bu önerinin hem üst hem de alt meclis tarafından onaylanması, sonrasında da bir referanduma gidilerek halk oylamasıyla ya da Kongrenin yüzde altmış çoğunluğu ile onaylanması gerekir. Bu da, referandum çağrısı yapmak isterse başkan Le Pen’in Haziran milletvekili seçimlerinde çoğunluğu yakalaması gerektiği anlamına geliyor.‘ Bu nedenle Fransa’nın Euro bölgesinden çıkma ihtimali yok, ancak, piyasa yine de bu istikrarsızlığa karşı “bekle ve gör” yaklaşımı sergiliyor. Le Pen’in başlıca rakibini de unutmamak gerekir, En Marche! Lider Emmanuel Macron, kendisi de biraz bilinmiyor.”

“En büyük risk, yeni bir mülteci akını olmaya devam ediyor; Hollanda seçimlerinden öğrendiğimiz gibi halkçı partilere destek, mülteci seviyeleriyle olumlu yönde ilişkilidir. Bu hoş bir gerçek değil, ama bir gerçek. Bu nedenle, Erdoğan’ın Türkiye’si, AB göçmenlerine sınırlarını tekrar açmaya karar verirse hem siyası bozukluk hem de negatif bir Avrupa görünümünün onayı konusunda risk bulunmaktadır. Böyle bir sonucun gerçekleşme ihtimali, şimdilik 50/50 olarak hesaplanmalıdır ve bunun Fransa ya da Almanya seçiminden önce olması halinde hızla büyük bir faktör haline gelecektir.”

“Üçüncü çeyrekte seçimler bittiğinde, Euro değerlerinde büyük bir hareket bekliyoruz. Avrupa, büyük bir cari hesap fazlasına sahip, Avrupa Merkez Bankası, daha az uyumlu bir para politikası tutumuna doğru gidiyor (hatta tahvil alımını azaltmayı bile düşünüyor) ve Orta ile Doğu Avrupa ülkeleri, %3’ün üzerinde ortalama büyüme seviyeleriyle iyileşmeye devam ediyor. Evet, Euro Bölgesi iç devalüasyonu işe yarıyor. Kendi haklarının değerini düşüremeyen ülkeler, bunun yerine harcamaları ile maaşlarını dizginlemelidir. Avrupa, 2. çeyrekte ABD’den daha iyi olacak, ancak ana küresel makro ön görümüz, hala, küresel enflasyonla birlikte küresel kredi nabzının da aynı zamanda zirve yapması temelinde yakın gelecekte (12-18 ay) resesyon ihtimalinin aksine oranla daha yüksek olduğu yönündedir.”

“En büyük algı ve gerçeklik aralığı, resesyon riskini sürdürüyor. Piyasa genellikle %10’un altında bir resesyon riski görse de, Güney Afrika Nedbank’daki arkadaşlarımızla birlikte Saxo Bank olarak bizler, bu riskin %60’ın üzerinde olduğunu düşünüyoruz. Hayır, “bir resesyon öngörüsünde” bulunmuyoruz, ancak ekonomik modelimiz, 2016 yılının ilk kısmında görülen Çin ve Avrupa’dan büyük kredi nabzının negatife dönmemesi nedeniyle büyük bir yavaşlama gösteriyor, bu da piyasayı daha muhafazakar hale getirip riskten kaçınmasına neden olmalı (ve kesinlikle uzun ABD sabit geliri).”

“İkinci çeyrek boyunca bahar geliyor, bu nedenle hem mevsimin hem de yavaşlama gelirken ‘sahte’ ekonomik baharın tadını çıkaracağız. Bu yavaşlamada Avrupa, ABD’den daha iyi sonuçlar elde edecek, Euro hareketi ABD Dolarından daha iyi olacak ve Asya, ana büyüme faktörü olarak yöntemlerine reform uygulayarak borçtan uzaklaştırma konusunda baskı altında olacak. Bu da ikinci çeyrek ve üçüncü çeyrekte, şu an görmekte olduğumuz Trump çılgınlığı ile gerçek dışı değerlendirmelerinden farklı olacağı konusunda uyarmaktan başka çare bırakmıyor. 

“Hong Kong’a doğru yola çıkmadan önce Zurich Havalimanından yazıyorum. Geçtiğimiz dört haftada 30’dan fazla müşteri ile görüştüm. Hepsi de büyük hisse senetleri ve hepsi de daha fazla avantajın geleceğine inanıyor. Başka bir deyişle, aslında hiç kimse, umut temelli öz kaynaklar, düşük verim ve şirketlerin borç faizlerinin düşülebilirliğindeki ivme yükselişinin pek yakında sona ereceğini düşünmüyor. Ben de nasıl zengin olduğu sorulduğunda kısa ve öz bir yanıt veren J.P. Morgan’ın bilgece öğüdünü sizlere ileteceğim: Kârlarımı çok erken aldım”.

 

Ekovizyon Dergi/ekovizyon.com.tr

Facebook Comments

POST A COMMENT.